News
Synopsis
Storyboard
Trailer
Director
Credits
Technical Info
Uluslararası Satış
Press
Photographs
Vizyon
Awards

SÜT /BASINDAN


Nihal Bengisu Karaca - Zaman - 02.01.2009

Süt beyazı çaresizlik

Yumurta, annesinin ölümü üzerine Tire'ye dönen Yusuf'un, bir şeylerle barıştığı ve kendisine emanet olarak bırakılan Ayla'nın sorumluluğunu almaya hazır hale gelişi ile ilgili bir öykü anlatıyordu.

Yumurta'yı izleyen herkes Yusuf'u hapseden taşranın siluetini bir anlığına gördü; kente ait olmayan ama oraya da ait olmayan bir adamı nasıl sıkıştırdığını... Süt'te, bu siluet ete kemiğe bürünüyor. Yusuf'u orta yaşın eşiğinde döndüğü memleketinde neyin o kadar çok daralttığını daha iyi anlıyoruz; Süt ile birlikte, modernliğin isteksizce buyurduğu, geleneğin topallamaya başladığı Tire'nin dili çözülüyor. Ve tabii Yusuf'un ergenlik-erkeklik acılarının.

Yumurta, Süt ve Bal üçlemesini, baş karakteri Yusuf olan bir hikâyeyi sondan başlayarak anlatmayı seçen yönetmenin ikinci filmi Süt, Yusuf'un ilk gençlik halleri, annesiyle ilişkileri ve o dönemdeki sancılarıyla tanıştırıyor bizi. Yusuf ve annesi, ineklerinden elde ettikleri sütü satarak geçinmekteler. Yusuf, üniversite sınavını kazanamamış ve şiir yazmakta. Süt ve şiir arasında sürüp gitmekte olan, sütün de şiirin de hayat kurtarmaya yetmediği, sütün de şiirin de talibinin bir var, bir yok olduğu sade yaşamları, araya 'yılan'lar girene kadar, iyi sayılacak durumda. Derken anne, istasyon şefinin ilgisine karşılık veriyor ve değişmeye başlıyor. Yusuf, klasik Batı edebiyatını takip eden, şiirler yazan taşralı modern çocuk olarak, annesinin ilişkisine nasıl tepki vermesi gerektiğini kestiremiyor. Askerlik yoklamasında çürüğe çıkması, yüz yüze olduğu çaresizliği daha derinden hissetmesine neden oluyor. Yaşadıkları yerin yakınında fabrikalar var. İçleri gün yüzü görmemiş güzel şiirler yazan işçilerle dolu. Annesinin biricik 'the one'ı olmadığını fark eden Yusuf'u bekleyen, kendisine hiç de yakıştırmadığı bu iş mi? Fabrika işçiliği? Ama o bir şair. Nereden baktığına bağlı. Pastörize sütü yeni sağılmış sütten üstün gören bir şablon içinde, bir bakıma sadece bir sütçü, Yusuf.

Yumurta'yı izleyenler, Yusuf'u kendine getiren, kaçmak isteyen yanıyla yüzleştirerek onu kalmaya ikna eden Kangal köpeğini hatırlarlar. Süt'te de başka şeyleri anlatmak için orada olan hayvanlar var. Yusuf'un tuttuğu balığı sunmak üzere eve getirdiğinde, annesinin neşe içinde sevdiği adamın vurduğu kazı yolduğu sahne örneğin. Ölü bir balığın ölü bir kazla rekabet etmeye çalıştığı karede Kaplanoğlu, Yusuf'un çaresizliğini balığın yüzünde gördüğümüzü vehmetmemize neden olacak kadar başarılı bir resim yakalıyor. Aynı zamanda anne olan bir kadının rafa kaldırılmış bir kadınlığın son demlerinden aldığı zevk, yolunmakta olan kazın uçuşan tüylerine ne kadar yakışıyorsa, bir erkeğin kırılmış ve örselenmiş kalbini yere düşen hantal ve ıslak bir balık kadar iyi anlatamaz başka bir şey.

Eve giren ve filmin sonuna kadar bulunup çıkarılamayan yılandan kıllandığımı belirtmeliyim lakin...Yılan, neyi temsil ettiği malum olan çirkefliğini, süte olan ilgisini filmden öğrendiğim metaforik boğumları üzerinde Yusuf'u annesinin dönüşümü üzerinden kirletmek, bulandırmak için eve dadanmış görünüyor. Yönetmen, bu noktayı Yusuf'un algısı olarak bırakmayıp, sahipleniyor gibi. Yanılıyorsam Semih arkadaşım beni nasılsa düzeltecektir, bilahare soracağım.

Ezcümle, Yumurta'da merak edip de cevabını bulamadığım bir şeyi Süt'te yakaladım. Yusuf'un taşradan boğuluşu sadece kişisel nedenlere bağlı değil. Kaplanoğlu taşramıza özgü gerçekçi bir profil veriyor. Bir katil profili verir gibi. Umut vaat etmeyen, iştahsız bir modernleşme ve can çekişen; ama ölmekte olduğunu gizleyen sinsi bir geleneksellik, alelacele teyellenmiş iki olgu olarak, bir arada, tahammülfersâ! Sanayi tesislerinin tekdüze çirkinliği ile, süt işinin öldürmeyen ama ondurmayan yeknesaklığı mükemmel temsillerle iç içeler Süt'te. Şiir var bir de... Bu karşılaşmayı bir tek o yumuşatabilirdi, insanın eski ile yeni arasındaki keskin virajı zararsız almasını sağlayabilirdi; ama tahmin edilen nedenlerle böyle bir işlev yüklenemedi, nitekim filmde de öyle.

Bu arada, görüntü yönetimi süper. Film, her biri bir kartpostala bedel karelerle dolu.

Ağzımızı şapırdatıyor ve Bal'ı bekliyoruz.

Süt
Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
Oyuncular: Melih Selçuk, Başak Köklükaya, Rıza Akın ve Saadet Işıl Aksoy

Copyright Kaplan Film Production © 2009